Yarış raporları

Çin GP- 2011

Avustralya ve Malezya’daki yarışların gösterdiği en açık şey sıralamalardaki lastik kullanımının yarışa olan etkisiydi. Bu özellikle Malezya’da Hamilton’ın yarışta kullanacağı yumuşak lastikleri kalmadığı ve zorunlu olarak dördüncü pitine girdiğinde kendini göstermişti. Bu sonuçlar podyum uçup giderken, diğer taraftan Vettel’de uçarak galibiyet doğru yol alıyordu.

Bu nedenle McLaren ve Hamilton Çin’de bir kumar oynamaya karar verdi. Oyun şu şekildeydi: Q3’e kaldıklarında, bekleyecekler, bekleyecekler ve ne olursa olsun, kaçıncı olurlarsa olsunlar sadece bir set yumuşak lastik kullanacaklardı. Bu yarış için iki set yumuşak, bir set de sert kullanılmamış hamur bırakacakları anlamına geliyordu. Yani pol pozisyonunu olası bir galibiyet için feda edeceklerdi…

Neden bu kadar ince hesap yaptıklarına gelince: Kullanılmış hamur, sıfır hamura göre tur başına (aşınmayı da kattığımızda) 0.2- 0.3 saniye yavaş kalıyor, ayrıca en az 3-4 tur daha önce pite girmeniz anlamına geliyor ki, bu da kabaca toplamda 1.5, 2 saniye civarı bir kayıp demek. Buna sert lastiğe geçtiğinizde kaybedeceğiniz tur başına 1 saniye (iki hamur arası 1 sn olduğunu varsayıyorum, söylenen de bu şekilde) ve birinci seansta kullanılmış lastikten dolayı beklediğiniz kadar tur atamadığınızı varsayıp, bu turları sert lastikle attığınızı düşündüğümüzde, 2 ya da 3 ekstra tur (kaç tur erken girdiyseniz) boyunca 1 sn daha kaybetmiş oluyorsunuz. Böylece kaybınız 5- 6saniyeye kadar çıkıyor. Ayrıca aşınan sert lastiklerle her turda kaybedilen 0.7 saniye de eklenince 10 turda 7 saniye kaybetmiş oluyorsunuz ki, iki pitli strateji de sert lastikle 25 tur atan Vettel’in buradaki zaman kaybı kabaca 17.5 sn + ilk hesaplamalardan gelen 6 sn= 23.5 saniye kadar oluyor. Çin’de bir pit 22 saniye kadar sürdüğü için Hamilton’ın Vettel’i geçmesi çok normaldi. Yarış sonunda aralarındaki 5.1 sn’lik fark ise Hamilton’ın geçişinden sonra oluştu. Yani sıralamalardaki az lastik kullanımı bu galibiyetin kilit noktasıydı Hamilton için.

Doğru strateji 3 pit

Yarıştan önce Pirelli iki pitin uygun olacağını söylemişti, Red Bull’da simulatörde bu stratejiyi doğru bulmuştu, aynı şekilde McLaren’da, aynı şekilde Ferrari’de. Ancak yarış günü herşey değişecekti, iki pit sert lastikler için fazla tur anlamına geliyordu çünkü Q3’e kalanlar sıralama lastikleriyle yarışa başlayacaklar ve bekledikleri gibi 18 tur atamayacaklardı. İki pit yapanlar 18 ve 36. turlarda pite girip, son bölümde sertlerle 20 tur atmayı planlıyorlardı.

Peki ne oldu? İki pit planlarının öncülerinden Vettel ilk bölümde kullanılmış opsiyon (yumuşak) hamurla sadece 14 tur atabildi, bu üç pitle yarışan Hamilton’dan bile bir tur önceydi. Halbuki daha az pit yapıyorsanız pistte olabildiğince kalabilmelisiniz değil mi? Bir zamanlar böyleydi ancak…

… ancak Hamilton’ında ilk seanstaki ekstra bir turunda fazlasıyla yavaş kaldığını ve arkasındaki Ferrari’lere geçildiğini belirtelim. Bu durum şöyle bir şeyi açığa çıkarttı: Pirelli’lerin performansının bir anda düşmesinden dolayı artık pist üzerinde kullanılmış lastiklerle tur atmak, lastiklerine sizden biraz daha iyi bakmış pilotların bile sizi geçmeleri anlamına geliyor. Yani Schumacher’in çok kullandığı taktik olan ‘önce rakiplerim girsin ben olabildiğince pistte kalıp, açılan o arayı hızlı turlarla kapatayım’ mantığı yok oldu artık. Yeni nesil Formula 1’e hoş geldiniz. Durum böyle olduğu için Vettel’in erken piti mantıklıydı ama bu şartlarda iki pit yapması pek mantıklı değildi.

Bu açığı gören Hamilton yarış içinde stratejisini değiştirdi ve ilk pitinden sonraki  yumuşak lastik setiyle sadece 10 tur atmayı uygun gördü, aynı şeyi Button’da uygulamıştı. Üstelik startta Red Bull’u da geride bırakmışlardı. Yani avantajlıydılar.

Vettel ise bu sırada, yani ilk pitinden sonra yumuşak lastikleriyle önündeki Rosberg’e yetişmeye çalışarak hızlı turlar atıyordu. Burada RB7 çok iyi bir performans sergiledi ve 17 tur boyunca aradaki farkı kapatarak lastiklerine çok iyi bakabilen ve hızlı olabilen bir otomobil görüntüsü çizdi. Belki de bu durum Vettel’in iki pit stratejisinde devam etmesine neden oldu. Otomobiline biraz fazla güvendi de diyebiliriz.

Sebastian’ın ikinci piti 31. turda geldi, yani önünde 25 turluk bir sert lastik macerası kalmıştı. 49. tura kadar herşey iyi gidiyordu, Red Bull hızlıydı tur zamanları 1:42’nin altına sadece bir turda inmişti. Yani lastik ısıttıktan sonra Vettel istikrarlı ve yeterli derecede hızlıydı, Hamilton’a tur başına 0.5-0.7 saniye kaybediyordu. Unutmayın ki Lewis’in lastikleri Sebastian’da 7 tur daha yeniydi.

Derken 49. tur çıkageldi. Vettel bir anda 1 saniye yavaşladı. Dereceler 1:41.7’lerden 1:42.6, 1:42.7’lere kadar indi, hem de sadece bir tur içinde. Stratejik hata kendini göstermişti, muhteşem yumuşak karakterli RB7 bile sert lastiklerini 18 tur içinde kaybetmeye başlamıştı, üstelik arkasında bir avcı vardı. Hamilton da 49. turda yavaştı ama 0.8 saniye fark kapatmıştı. Geçiş kaçınılmazdı, avcı önündekini vurmuş, yara almış bir uçağın irtifa kaybetmesi gibi giderek yavaşlayan Red Bull’u bir çırpıda geçivermişti.

Oyun orada bitmişti, Hamilton mükemmel bir galibiyete imza attı. Vettel ise iyi çalışmayan bir stratejiyle yine de ikinci olarak oldukça iyi bir sonuç aldı diyebiliriz. Diyebiliriz çünkü bir sonraki iki pit taktiğiyle yarışan Ferrari’ler sadece 6 ve 7’inci olmuşlardı.

Diğer Red Bull

Mark Webber için karışık bir haftasonu oldu. Sıralamalarda henüz Q1’de elenince tüm oklar ona döndü, çok öfkeliydi. Sert lastiklerini çalıştıramamış, Perez ve Schumacher turlarını geliştirince elenmişti.

Ama bu üç pit taktiğinde tamamen sıfır üç set yumuşak lastik kullanabileceği anlamına geliyordu. Yarışa sertlerle başlayan tek isimdi, akıllıca oynadı, kozlarını sona sakladı. Hafifleyen otomobil, kauçuk kaplayan pist ve yeni yumuşak lastiklerinin verdiği avantajla yarışın son seansında herkesten tur başına 2.5-3 saniye kadar hızlıydı ve yarış sonunda ‘bu haftasonu, bizlere aslında sıralama turlarının çok da önemli olmadığını gösterdi’ açıklamasını yaptı. Haklıydı, o kadar önemli değil belki ama her yarışa 18. olarak başlamak istemezsiniz öyle değil mi?

Ben Webber’in bu yarışı 11. sıradan bile başlasa kolaylıkla kazanabileceğini düşünenlerdenim, çünkü yarış sonunda Hamilton’la aralarında sadece 7.4 saniye vardı ve Webber tur başına 1.5 saniye hızlıydı.

Müthiş bir iş çıkarttı, ikinci bölümde Kobayashi, Schumacher, Perez, Petrov, Di Resta’yı geride bıraktı. Daha sonra kurbanları arasında Alonso, Massa, Rosberg ve Button’da katıldı. Kısacası Mark Webber o gün karşısına ne gelse yok eden Tsunami gibi, Vettel ile Hamilton ise bu felaketten kaçmak için tepeye tırmanıp hayatta kalan kazazede gibiydiler…

Yakıtsız Mercedes

İlk pitlerden sonra liderlikteki otomobil gümüş renkliydi, pilotun kaskı sarıydı ama ne Hamilton ne de McLaren ortalarda yoktu. Rosberg, Vettel’in 5.5 saniye önünde liderdi. Üç pitle yarışan Nico’nun erken piti daha önce söylediğim gibi bu yıl lastikler performansını kaybetmeden değişmeleri gerek düşüncemi destekliyor.

Mercedes GP’nin Çin’deki atılımı biraz süpriz oldu açıkçası çünkü Malezya’dan sadece bir hafta sonraydı yarış. Ama oldukça iyi bir iş çıkarttılar, hem sıralamalarda hem de yarışta Ferrari’leri alt etmeleri çok önemliydi onlar için.

Rosberg’in en dikkat çeken yönü lastikleri iyi durumdayken tur zamanlarının Hamilton ve Button ile çok yakın seyretmesi ama lastiklerde tutuş kaybı olduğunda performansının McLaren’lere göre daha fazla düşmesiydi. İlk pitten önce McLaren’in tur derecesi 3 turda 1.2-1.3 saniye düşerken, Mercedes GP’de bu oran 3 tur içinde 1.7 saniye kadar düştü. Bu da pite giriş turlarının hayli yavaş olması anlamına geliyor, çıkış turları da lastikler soğuk olduğu için hızlı olmadığından yavaş kaldıkları tur sayısı rakiplerine göre daha fazla. Ayrıca yarış sonunda otomobildeki benzin oranının azalması da bir diğer handikapıydı Rosberg’in. Böyle olmasa Alman pilot en azından başladığı yerde, dördüncü sırada bitirebilirdi belki.

Ferrari’ler

İki pitin ne kadar yalış olduğunu gösterdiler adeta. Alonso sıralamalarda Massa’yı geçse de ilk viraja arkasında girdi.

İkisi de iki pitle yarıştılar ama Massa ilk seansta daha rekabetçi olan isimdi. İlk üçle arasında tur başına 0.5- 0.6 saniye vardı. Daha sonra kısa bir süre için lider gitti ama 15. turdaki ilk piti, iki pit stop ile yarışan biri için çok erkendi ve o da Vettel gibi ikinci seansta sert lastikleriyle 23 tur atmak zorunda kaldı ve pozisyonunu savunmak için bir şey yapamadı.

Fernando tüm haftasonu keyifsiz göründü. Sadece sıralamalarda takım arkadaşına üstünlük sağladı. İki pit onun sürüşüyle bile bir sonuç vermedi. İlk piti Massa’dan bir tur önceydi, aynı şekilde ikinci piti de. İkinci pitten sonra Schumacher’in önünde kaldı ve yerini iyi savundu. Yarış içinde değişken bir strateji uygulayıp üç pite dönse çok daha iyi işler yapabilirdi kanımca.

Standart bir görüntü çizdi, sanırım tüm İtalyan ekibinin aklı İstanbul Park’taki yarıştaydı.

Türkiye GP’si

Malezya ile Çin arası sadece bir hafta olduğu için büyük güncellemeler göremedik Çin’de ama Türkiye ile birlikte Avrupa ayağı başlayacağı için takımların bizim yarışımıza daha çok asılacakları kanaatindeyim.

Özellikle Ferrari için çok ama çok önemli bir yarış olacak, burada da aradaki farkı kapatamazlarsa işleri çok daha zor olacaktır.

Bakalım bu defa kim kumar oynayıp kazanacak? Hamilton bir kere daha galibiyet için sıralamaları feda eder mi? Ya Webber? O da ‘zaten çok da önemli değil’ deyip vaz geçer mi sıralamalara asılmaktan? Böyle olursa sezonun tüm polleri Vettel’e gidecektir.

Sanmıyorum, tek bildiğim mükemmel bir son olacak Türkiye GP’si için. Üzülüyorum, evet hem de çok… Kaybetmememiz gerek… Yazık, çok yazık…

 

Malezya GP’si

Fotoğraflar: LAT

 

Uzakdoğuda koşulan son yarışta Vettel pit stop stratejilerinde hata yapınca galibiyeti Hamilton’a hediye etmişti. Bu olay çok konuşuldu, artık McLaren’lerin Red Bull’lar kadar hızlandığı söylendi ama gerçekler bu şekilde değildi. Çünkü arkalarda uçan bir Webber vardı. Asıl Red Bull’un hızını Mark göstermiş ve doğru stratejiyle RB7 ile neler yapılabileceğini kanıtlamıştı. Kısacası RB7 rakipsiz bir otomobildi ve her virajda, her şartta önündeki her otomobili geçebiliyordu.

İstanbul Park’taki yarış Avrupa ayağının ilk yarışı olduğu için takımlardan burada büyük atılımlar bekliyorduk. Özellikle de ilk 3 yarışa podyuma çıkamayan Ferrari’ler  ve Çin’de ilk iki yarıştaki kadar etkileyici olmayan Renault ve Mercedes GP’den. Bir bakıma beklentilerimiz karşılandı diyebiliriz, en azından Ferrari ve Mercedes GP açısından. İtalyan ekibi buraya yeni ön ve arka kanat dışında, yeni fren soğutma kanallarıyla gelmişti. Bu gelişmeler sıralama turlarında çok etkili olmasa da (Red Bull ile aralarında hala 0.8 saniye vardı) uzun yarış serilerinde etkili olacaktı.

Cuma günü İstanbul’daki yapmur bulutları güzel şeylerin habercisi gibiydi. İlk antrenman seansından hemen hemen herkes spin atarken McLaren pilotları garajlarında oturmayı tercih ettiler. Aslında doğru da yaptılar, nitekim haftasonunun geri kalanında yağmur yağmadı ama öte yandan diğer takımlar da ilk defa Pirelli geçiş ve ıslak zemin lastiklerinin basıl çalıştığını görmüş oldular.

Kuşkusuz ki tüm antrenmanların en çok konuşulan olayı Vettel’in Cuma günü yaptığı kaza oldu. Sekizinci viraja biraz hızlı giren Alman pilot son apeksin çıkışında sağ arka lastiğini yapay çim alana taşırdı ve spin atarak son hızla duvara çarptı. Bu ikinci antrenman seansına katılamayacağı anlamına geliyordu. Aynı zamanda geçtiğimiz yıl da zaman zaman gördüğümüz o ‘acemi’ Vettel’den de esintiler gösteriyordu. Ancak bu olay Vettel’in bir diğer yanını da öne çıkardı: Şartlar ne olursa olsun otomobilinden maksimumu çıkartabildiğini…

Sıralama turları

İkinci antrenmanlara katılamayan Vettel Cuma gününü diğerlerini izleyerek geçirdi. Cumartesi piste çıktı ve en hızlı turu elde etti antrenmanlarda. Schumacher’in kendisine 0.001 saniye kadar yaklaşması sürprizdi, Mercedes GP’nin geliştiğini gösteriyordu.

Antrenman turlarında McLaren’lar ve Mercedes GP takımı, İngiliz’lerin Çin’de uyguladığı taktiği uygulamak istediler. Yani Q1’i sadece sert lastiklerle geçip, Q2 ve Q3’te birer set yumuşak lastik kullanıp, yarışa bir set hiç kullanılmamış yumuşak lastik bırakmak. Aynı düşünceye Ferrari’de hakimdi ancak Massa Q1’de bir set yumuşak lastik kullanınca bu planları suya düştü. Brezilyalı plana sadık kalmak adına Q3’te tur atmamayı yeğledi. Alonso için işler iyi gidiyordu çünkü Q1’i sertlerle geçmişti, aynı şekilde McLaren’lar da.

Q3’e gelindiğinde McLaren pilotları ilk hızlı turlarında yeteri kadar iyi değildiler bu yüzden burada iki set (toplamda üç, bir adet Q2’de) yumuşak lastik kullanmak zorunda kaldılar. Alonso’da iki set kullandı ama tur zamanını geliştiremedi. Webber ise Q2’de bir, Q3’te bir set olmak üzere toplam iki set yumuşak lastik kullandı. Aynı şekilde Vettel’de. Q3’e çıktı, sadece bir zaman turu attı ve polü 0.4 saniye ile kazandı ve otomobilinden indi. Bu yarış için iki set kullanılmış, bir set sıfır yumuşak lastiği olduğu anlamına geliyordu. McLaren ise tüm yumuşaklarını sıralamalarda denemiş ve yarışta bunları kullanmayı düşünmüştü. Buradan İngiliz takımının yumuşak lastikle atacağı serilerin Red Bull’lardan daha kısa olacağını anlıyorduk.

Ancak Mercedes GP’de Red Bull’a ayak uydurmuş ve Q3’te sadece tek tur atarak bir seti yarışa bırakmayı tercih etmişti. Üstelik Rosberg bu tek turunda McLaren ve Ferrari’leri geride bırakıp üçüncü sırayı elde etmişti. Rosberg’in bu beklenmedik üçüncülüğü, dördüncü sırayı elde eden Hamilton’ı kirli tarafa iterek planlarını bozmuştu. Button’sa sıralamalarda en hızlı altıncı isimdi.

Yarış

Start verildiğinde Rosberg, Webber’i, Alonso’da her iki McLaren’i geçti. Bu beklenen bir durumdu çünkü kirli tarafta çekiş çok düşüktü. Ancak Hamilton’ın Webber’i geçmek isterken altıncılığa düşmesi, yarışını zora soktu. Lewis’in yarışı bu noktadan sonra tamamen yaraları sarma moduna girdi.

Rosberg’in ikinciliğe çıkması bir bakıma Vettel için yarışı kolaylaştıran faktör oldu çünkü takım arkadaşı Mercedes’in arkasında yavaşlıyordu. 5. turda Webber, Rosberg’i geçti geçmesine ama Vettel bu esnada farkı 5 saniyenin üzerine çıkartmıştı bile. Ayrıca rakibini geçtikten sonra hemen pite girmesi de Webber’in işine pek yaramadı. Avustralya’lının pitten çıkış turu ve hemen ardındaki turu Vettel’den daha hızlıydı ve bu sayede fark 2.8 saniyeye (tur 15) inse de, Vettel bu turdan sonra hızlanmaya başladı ve farkı 20. turda 4.7 saniyeye kadar açtı.

Bu arada pist üzerinde o kadar çok geçiş oldu ki hangisini yazacağımı şaşırdım desem yalan olmaz. İlk pitlerden hemen önce ilk olarak Webber Rosberg’i geçti, daha sonra Alonso da Rosberg’i geride bıraktı. Bu arada takım arkadaşının gerisinde kalan Hamilton Button’a atak yaptı ama bir tur sonra Button buna cevap verdi. İki tur sonraysa Massa Hamilton’a yetişti ve güzel bir atakla rakibini geçti ve beşinciliğe yerleşti. Ama aynı tur içinde pite geldiklerinde Hamilton cevabı pitte Massa’yı tekrar geçerek verdi.

İlk turlarda yumuşak lastiklerin beklenenden daha çabuk aşındığı görüldü ve Pirelli’nin yaptığı üç pit stop ideal stratjidir açıklaması bir anda yerini soru işaretlerine bıraktı. Sıralama lastiklerini kullanan ilk on sıra 10. ve 11. turlarda pitleri ziyaret etti, burada yine Button 13. turda son pite gelen isimdi.

Hamilton pitten çıktıktan 2 tur sonra kullanılmış yumuşak lastikleriyle Rosberg’i geride bıraktı ve dördüncülüğe çıktı. 20. turda bu defa Massa Rosberg’i geçti ama hemen ardından Rosberg pozisyonunu geri aldı. 21. turdaysa Button bu ikiliye yetişti ve Massa yeniden atak yaparken Button’da Rosberg’in yanına sokuldu ve bir sıra yükseldi. 22. turda da Button 12. viraj öncesi Massa’ya güzel bir atak yaptı. Massa sert frenajla lastiklerini kilitledi ve dosdoğru pite yöneldi.

Bu esnada ikinci pitler de başlamıştı. Alonso 23. turda pite girdi ve böylece ilk set yumuşak lastikleriyle 13 tur attı. Bu 13 turun 5’inde Webber’den hızlıydı. Bu oldukça dikkat çekici bir performanstı. Tabii bu arada Vettel’de farkı 8.5 saniyeye kadar çıkarmıştı.

Hamilton ve Webber’in 20. turda pite girmelerinden dört pit taktiği uyguladıkları anlaşılmıştı. Aslında ikisi de üç pit taktiğiyle başlamışlardı yarışa ama yarış içinde strateji dğiştirdiler. Button ise 25 turda ikinci kez pite gelerek, bir bakıma üç pit stop stratejisinin sinyallerini verdi. Bu pitinde yumuşak lastikleri taktı. Stratejisi yumuşak- yumuşak-yumuşak- sert şeklindeydi.

İkinci pitlerde bundan farklı bir alternatif deneyen tek isim Rosberg’di. Alman pilot sıralamalarda kullanmadığı yumuşak hamuru üçüncü pitine saklamış, böylece diğerleri yavaş lastikteyken avantaj elde etmeyi düşünmüştü. Teoride iyi bir düşünceydi ama ikinci pitten sonra temposu Renault’lar ile baş edecek kadardı sadece. Bu aslında Rosberg’in değil otomobilin genel sorunuydu. W02’nin yarış hızı sıralamalardaki gibi değildi.

Button’ın ikinci pitten sonra trafiğin içinde kalması üç pit taktiğini zora sokan bir unsurdu. Bu noktada belki strateji değiştirmesi daha iyi olabilirdi.

Üçüncü pite ilk girenlerden biri Rosberg oldu. 34. turdaki bu pitinde sıfır yumuşak lastiklerini taktı. 36’da Hamilton ilk sert lastikleri için pite geldi. Bu pit esnasından sağ ön lastiği sıkıştı ve çıkışta Massa ile tehlikeli olabilecek bir durum atlattı. Bu olayda lolipop adamın ne kadar soğukkanlı olduğunu gördük çünkü Hamilton hareket etmeye yönelse de arkadan Ferrari’nin geldiğini gören lolipop adam buna izin vermedi ve kırmızı otomobiin geçmesini bekledi. Eğer yol verseydi büyük ihtimalle bu ikili çarpışacaktı.

Webber’de 35. turda üçüncü kez pite geldi. Bu aslında Red Bull’ların son pitiydi, 40’da da Vettel pit alanını ziyaret etti. Alonso ise Webber’den bir tur sonra 36. turda pite girdi. İspanyol’da sert lastiklere geçiş yaptı üçüncü pitte.

Webber pitten çıkış turunda 0.3 saniye hızlı olsa da Alonso kısa sürede hızını buldu ve 39. turda tur 0.5, 40. turdaysa 0.8 saniye hızlıydı Red Bull’dan. Bu ikili arasındaki 3 saniyelik fark son pitlere kadar böyle devam etti. Webber 45. turda pite yöneldi ve 22.087 sn ile pitini bitirdi. Toplam pitte kalma süresi 1:24.401’di. Alonso ise 46’ıncı turda geldi pite ve 21.379 ile hızlı bir pit yaptı ama toplam pitte kalma zamanı 1:26.121’di. Yani pitlerde 1.7 saniye vermişti Webber’e.

Bu son pit ilginçti çünkü Red Bull’ların üç pite yarışı bitirmeleri beklemiyordu. Ancak lastikler buna izin vermedi ve Webber’in önündeki Alonso’ya yetişme görevi başka türlü gerçekleşemezdi. Bunu gören Alonso’da pite girdi, aynı şekilde Alonso’yu gören Vettel’de. Liderin pite girme nedeni biraz daha işi garantiye almak istemesinden kaynaklanıyordu. Yani Çin’deki hatayı tekrarlamamak için de diyebiliriz.

Son bölüm

Dördüncü pitten sonra RB7 gerçek gücünü gösterdi ve Webber çıkış turunu 1:29.945 ile atarak Alonso’nun gardını kırdı. İspanyol’un buna cevabı 1:30.279 olmuştu. Bunu gören Webber asılmaya devam etti: 1:29.766’ya karşılık 1:30.399. Red Bull hızla yaklaşıyordu. 1:30.079- 1:30.296. Alonso’nun yapacağı çok şey kalmamıştı. Otomobilin limitlerindeydi ama Red Bull’unkiler bu şartlarda daha iyiydi. Webber çok zorlanmadı geçiş yaparken, kırmızı otomobilin yanından hızlı bir şekilde süzüldü ve podyumun ikinci basamağına uzandı.

Bu arada Hamilton bir kez daha pist üzerinde Button’ı geçerek yine fazla pite yapmanın daha az pite yapmaya göre daha avantajlı olduğunu gösterdi. Üstelik Button daha sonra 54. turda Rosberg’e de geçilerek yanlış stratejide olduğunu göstermiş oldu.

Sonuç

Oldukça geçişli ve olaylı bir yarışa sahne olan Türkiye GP’si 1993’teki Donington’dan beri en çok pit yapılan (82) yarış olarak tarihe geçti. Vettel burada rahat kazanarak yeniden ne kadar güçlü olduğunu gösterdi.

Üstelik bunu Cuma günü berbat bir kaza, sadece bir saatlik antrenman seansı ve Q3’te attığı tek zaman turu sonucunda elde etmişti. Bu sonuç Sebastian’ın güvenini tazeledi. Bundan sonra daha da güçlü olacaktır.

Red Bull’un bu güçlü yapısını kırmanın yolu pol pozisyonunu elde etmekten geçiyor. Bana kalırsa takımlar bundan sonra bu nokta üzerine yoğunlaşmalılar çünkü Hamilton’ın Çin’deki kumarı her zaman tutmayacaktır, burada gördüğümüz gibi…

Malezya GP 2011- Değişen bir şey yok

Malezya’da da tablo değişmedi, pol ve galibiyet Vettel’e gitti  

Öyle görünüyor ki bu yıl yarışlar artık gerçek olarak sıralama turlarında başlıyor. ‘E her zaman öyle değil miydi’ diye sormayın. Değildi, bu kadar değildi.

Nedenine gelince. Vettel polü kazandı evet, güzel de bir tur attı evet, buraya kadar herşey normal. Peki Alman pilot neden sıralama turlarının birinci seansında Ferrari’ler, McLaren’lar, Renault’lar ve Kobayashi’nin Sauber’inden yavaştı dersiniz? Bunun ardında yatan düşünce Pirelli lastiklerinin yarışın sonucunu nasıl etkilediğini çok güzel özetliyor. Sebastian bu seansta yumuşak lastiklerini kullanmak istemedi, çünkü yeni lastik kurallarına göre sıralama ve yarışlarda sadece altı set lastik kullanabiliyorsunuz. Bu da sıralama turlarında lastiklerinizi olabildiğince az kullanıp yarışa saklamanın büyük bir avantajı olduğunu gözler önüne seriyor. Yani Q1’de bir (bir hızlı tur) , Q2’de bir ve Q3’te iki set lastik ve olabildiğince az tur. Sebastian daha Q1’de Q3’ü düşünüyordu açık bir şekilde.

Bu yüzden Q2’ye geçmek için yeterli bir tur çıkarttı, toplamda 3 tur attı (bir ısınma, bir hızlı ve bir yavaş). Aynı şey Q2 için de geçerliydi. Piste çık, bir hızlı tur at, geri gel ve Q3’e kal. Toplam 6 tur. İnanılmaz.

Bu turuyla Webber’den hızlıydı ve Hamilton iki hızlı tur atarak Pazar günkü yarış için kritik bir hamle yapmış oldu. Kullandığı ekstra hamur, yarışını etkileyecekti.

Q3 ise bambaşka bir hikayeydi Vettel için. Son ana kadar garajında bekledi, piste çıkıp ısınma turunu bitirip, hızlı turuna başladığında sadece 4 saniyesi kalmıştı. Mükemmel bir tur attı, öyle ki Hamilton’ın o ana kadar yapılmış en iyi bir ve ikinci sektörlerinden bile hızlıydı. Üçüncü sektörde ikinci en hızlı zamanı yaptı ve polü ele geçirdi. Bu arada lastiklerine de çok iyi bakmıştı. Sıralamalar bittiğinde Vettel toplam 12, Hamilton 19, Webber 17, Button 15 tur atmışlardı. Yani Vettel en az turu en hızlı şekilde atmıştı. İşte bu Malezya’da galibiyeti getiren faktör oldu. Muhteşem bir performanstı.

Stratejiler konuşuyor

Bu noktadan sonra iş stratejiye kalmıştı. Görünen yumuşak (yarışa başlanan hamur) – yumuşak- yumuşak- sert şeklinde üç pit stoplu bir yarış olacağıydı. Eğer opsiyon hamuruyla (yumuşak) 12 tur atılabilirse 12- 24- 36. turlarda piste girip, son seansta sert lastikle 20 tur atılabilirdi. Yumuşaklar bir kaç tur korunabilirse sert lastiği de riske atmazdınız. Seb bu stratejiyi uygun görmüştü, aynı şekilde diğerleri de.

Tabii bunu yapmak için iyi bir start gerekliydi, çünkü geçiş yapmak ciddi lastik ömrünü kısaltıyordu. Vettel temiz bir start aldı, bir ara aynasında McLaren’i görüp sağa kırdı ama ardından aynasındaki otomobilin rengi gümüşten siyaha döndü. Döndü çünkü Heidfeld Hamilton’ı geçmişti. Bu hamleyle birlikte Lewis’in galibiyet hayalleri Renault’nun difüzörüne gömülmüş oldu.

Webber KERS’i çalışmadığı için kötü start aldı ve dokuzunculuğa kadar geriledi. Yarışın ilk bölümlerindeki Kobayashi ile olan mücadelesi KERS sisteminin ne kadar işe yaradığını gösterdi. Bu sırada Avustralya’lı üç pitten, dört pit stratejisine döndü.Yarışın tüm bölümlerinde iyi durumdaki lastiklerinin avantajını kullanma niyetindeydi. İşe yaradı mı? Yaradı, şöyle ki pitten çıktığı turlarda önündeki otomobillerle arasını çok kolay kapattı ve rahat ataklar yaparak önünü boşalttı. Eğer herkesin yaptığı gibi kısmen daha yavaş bir otomobille tur atmayı tercih etse olduğu yerden çok da yukarılara çıkamayabilirdi. Son anlarda Alonso ile Hamilton’un cezaları nedeniyle dördüncülüğe kadar çıktı ve Heidfeld’i sıkıştırdı. Renault’nun KERS’i çalışmasa podyuma bile çıkabilirdi kuşkusuz. Pit stop tercihi şöyleydi: 10 (y)- 22 (y) – 32 (s) – 43 (s). Riskli bir stratejiyi biraz da şansının yardımıyla iyi bir geri dönüşle tamamladı.

McLaren cephesi

Hamilton’ın sıralamalarda bir set yumuşak lastiği üzerinde oluşturduğu yanık bölge yarışını fazlasıyla etkileyen bir unsur olacaktı.

Buna kalkışta Renault’ya geçilmesi de eklenince yarışı beklediği gibi geçmedi. Heidfeld’i pitlere kadar geçmeyi başaramadı. Pitiyse beklendiği gibi 12. turda gelmişti. Vettel’se 13. turda pit yaptı, 23.019 sn süren bu pit Hamilton’a göre 0.5 saniye yavaştı. Ama önemli değildi çünkü McLaren ikinci pitinde sert lastikleri tercih edecekti.

Bu sırada aynı tur içinde Button’da pite geldi. 22.400 saniye kaldı ve yumuşak lastikleri taktı. Kendisinden iki tur sonra pite giren Heidfeld’i geçen Hamilton Vettel’e yaklaşmaya başladı ve 9 saniyelik fark 23. turda 3.9 saniyeye kadar indi. Tabii bu lastiklerinin çabuk aşınması anlamına geliyordu. Vettel’se lider olmanın avantajıyla farkın kapanmasına izin veriyor gibi rahat kullanıyordu otomobilini.

24. turda Hamilton’ın ikinci kez pite geldi. İngiliz sert hamuru tercih ederek yarışı bitirmiş oldu. Bunun nedeni sıralama turlarındaki o blokaja dayanıyordu. Hamilton bir set yumuşak lastiğinde yanık bölge oluşturduğu için elinde az yumuşak set kalmıştı. Dolayısıyla biraz da mecburiyetten sert lastikleri taktı. İlk turlarda aslında fena bir peformans göstermiyorlardı ve Vettel’in pitinden (yumuşak taktı) hemen sonra McLaren Red Bull’a göre biraz daha hızlıydı, ta ki RB7’nin lastikleri ısınana kadar. Bu noktadan sonra Vettel tur başına 1.0- 1.5 saniye kadar hızlandı Hamilton’a göre. Yarış bitmişti artık. Yapılacak bir şey yoktu. Üstelik bu kısımda Vettel’in KERS’i çalışmıyordu ve Alman pilotun buna rağmen en hızlı turları ardarda elde etmesine söylenecek çok şey olduğunu düşünmüyorum.

Üstelik Lewis birkaç tur sonra sert lastiklerinin de bittiğinin farkına vardı. Sadece 13 tur atmıştı. Gereğinden daha az, hem çok daha az. Bu seanstaki lastik eritmesi daha sonra bir ekstra pit yapmasına neden olacaktı. 37. turda Alonso’nun arkadan çarpmasıyla tabanı hasar gören McLaren 52. turda tekrar pite geldi. Bu ne kadar doğruydu? Bitime dört tur kala Hamilton pistte kalsa 22 saniye (bir pit süresi) kaybeder miydi? Bu tur başına 5.5 saniye anlamına geliyor. Bunu bilemeyiz ama akıllarda soru işareti oluşturmuyor değil…

Button’sa bir kez daha lastikler üzerinde ne kadar kibar olduğunu gösterdi. Sert lastiklerini 18 tur kullandı, ikinci pitinde, pist üzerinde geçildiği Alonso’yu geride bıraktı, üçüncü pitindeyse Hamilton’ı geçti. Üç pit stop stratejisini en iyi uygulayan isimlerden biriydi. Yarışın sonlarına dorğu Vettel’e yetişse de hiçbir zaman geçecek kadar yaklaşamadı ve çok kritik bir ikincilik aldı.

Ferrari cephesi

 

Ferrari’nin en büyük dezavantajı sıralamalarda Q1’de yumuşak lastik kullanmaları oluyor. Bu Avustralya’da da aynı şekildeydi burada da. Böyle olunca üçüncü seans için bir hızlı tur şansları oluyor ve beşincilikten öteye gidemiyorlar. İtalyan takımı bir an önce bunun bir çaresini bulmalı.

Yarış için iki Ferrari’de üç pit stratejisini uygun görmüştü. Alonso 14-26-41 ve 44. turlarda pit yaptı ama sonuncusu Hamilton’a arkadan çarptığı için zorunlu bir pitti. O ana kadar oldukça iyi bir yarış çıkartıyordu. İlk pitinden sonra Button’ı, Kobayashi’yi ve Heidfeld’i geride bırakarak üçüncülüğe çıktı. Bu esnada Hamilton’la arasındaki farkı kapatıyordu.

İkinci pitinde de yumuşak lastikleri taktı ama Button kendisini pitte geçti. Üçüncü pitine 41. turda girdi. Bu normal şartlarda son piti olacaktı. Sert lastikleri taktı, 23.814 saniye kaldı ki bu Hamilton’un üçüncü pitinden (22.602) 1.2 saniye yavaştı. ama otomobili lastikleriyle iyi anlaşıyordu ve Hamilton’a yetişmeye başladı. Araları 3.9 saniyeydi ama iki tur sonra bu fark 1.2 saniyeye indi.

45. turda Alonso üçüncülük için atak yapmaya çalışırken Hamilton’ın arka lastiğine çarptı ve ön kanadının sol kısmını kırdı. Bu ekstra bir pit ve yarış sonrasında 20 saniye ceza anlamına geliyordu. Aynı cezadan Hamilton’a da verildi, savunma yaparken fazla yön değiştirdiği için. Mantığını anlamak zor, irdelemiyorum fazla…

Böylece İspanyol pilot podyumu kaçırmış oldu. Massa ise daha sıradan bir yarış çıkarttı. Üç pit taktiğini uyguladı, risk almadı, yarışın sonlarına doğru Mark Webber’e geçilmesi normaldı çünkü lastikleri rakibine göre çok eskiydi. Beşincilik yapabileceğinin en iyisiydi.

Sauber

 

Kobayashi daha doğrusu Sauber, Avustralya’da yaptığını yine yaptı ve rakiplerinden bir kere az, toplam iki kere pite girerek finiş gördü. Üstelik Kamui bunu kendisinden çok daha hızlı olan bir otomobil olan Red Bull ile kıyasıya bir mücadeleye girerek başardı. Yumuşak lastiklerle 17, sert lastikleriyle 20 tur atmayı ondan başka kimse başaramadı. Yarış sonunda Hamilton’un cezasıyla bir sıra yükseldi.

Renault

 

Petrov uçana kadar iyi bir haftasonuydu, yine de kötü denemez. Heidfeld muhteşem bir startla ikinciliğe kadar çıktı ve bu çıkış ona podyum getirdi. Renault düzlüklerde en hızlı otomobildi, üç pit stop taktiği belirlemişti. İyi de uyguladı. Pist üzerinde kimseyi geçmemiş olsa da Massa’ya karşı yaptığı savunma taktire değerdi. İlk pitinde Button’a geçildi. Yarış sonlarında Webber’e yaptığı savunmada KERS’inin çok etkisi vardı tabii ama kendinen hızlı bir otomobili arkasında tutması açısından başarılıydı.

Evet, sıralamalardaki lastik performansının yarışı direkt etkilediği bir yarış oldu Malezya GP’si. Vettel için bu bir sorun değil ama rakipler için çok büyük bir problem. Artık Red Bull’u geçmeleri için sıralamalarda lastiklerine iyi bakmak zorunda da kalacaklar.

Özellikle Ferrari’nin daha Q1’de yumuşak lastiklerini kullanmayı bırakması gerek. Yoksa ancak bu şekilde beşincilikten öteye gidemezler. Çin’de çok büyük bir değişiklik beklemiyorum. Türkiye ise bana kalırsa birşeylerin değiştiğini gördüğümüz bir yarış olacak. Umarım.

Avustralya 2011- Vettel kaldığı yerden

Son dünya şampiyonu geçen sezon bıraktığı yerden devam ediyor: Pol pozisyonu ve galibiyet…

Sezon öncesi o kadar çok şey yazılıp, çizildi ki herkesin beklentisi Avustralya’da çok farklı bir sonucun geleceği şeklindeydi. Ama öyle görünüyor ki değişen pek bir şey yok, hatta Avustralya’nın Abu Dabi 2010 ile olan benzerlikleri dikkat çekici seviyede.

Sebastian Vettel sezon öncesi testlerde otomobilinden memnun olduğunu söylemiş ve asıl performanslarını sezonda göstereceklerini dile getirmişti. Böyle de oldu, pol pozisyonunu 0.7 saniye farkla kazanırken, Ferrari ile aralarında tam 1.4 sn fark vardı.

Bu ilginçti çünkü aynı otomobille Mark Webber oldukça geride kalmış, üçüncü sırayı elde etmiş ve takım arkadaşının tur zamanı karşısında şaşkınlığını gizleyememişti. Aslında bu farkın temel nedeni sürüş tarzıydı; Albert Park genellikle düşük yol tutuş sunduğu için burada sürüş tarzı belirleyici bir unsurdur. Webber otomobili sert frenajla viraja sokup, elde ettiği momentumla virajdan çıkarken gaz vermeyi tercih ediyordu. Vettel ise biraz daha geç fren yapıyor, otomobilin momentumunu küçük direksiyon ve gaz hareketleriyle denge altına alıyor, erken apekse girip, viraj ortasında otomobille biraz daha çok oynuyor ve bu sayede biraz daha hız kazanıyordu. Kısacası Webber’in net tavrı, Vettel’in ‘daha oynak’ tarzı karşısında yenilmişti.

Aynı şeyi Hamilton’dan da beklerdiniz çünkü genelde sert sürüşüyle dikkat çeken bir pioot kendisi ama Albert Park’taki sıralama turu kendinden beklediğimize göre çok daha yumuşaktı ve beklendiği gibi lastiklerine de sert davranmadı. Ancak ne kadar uğraşırsa uğraşsın Red Bull’un üçüncü sektördeki 0.6 saniyelik farkına engel olamadı. Burası en hızlı virajların olduğu sektördü, yani en çok yere basma gücüne ihtiyaç duyulan bölüm. Ayrıca takımın Barcelona testlerinden sonra ‘1 sn bulduk’ açıklamasının somut bir şekilde sonuç verdiğini gördük burada. Yine de daha bulunacak bir saniye daha var gibi görünüyor…

Alonso ise hatasızdı sıralamalarda ancak otomobili yeteri kadar downforce üretmediği için ilk iki seansta iki set yumuşak lastik kullanmak zorunda kaldı ve Q3’e rakiplerinin aksine bir set yumuşak lastikle girdi, Massa’da aynı şekilde. Bu nedenle son seansta bir hızlı tur atabildi ve beşinci sırayı elde etti. İspanyol pilot da ilk iki sektörde rekabetçi olsa da sadece üçüncü sektörde 0.9 saniye geride kaldı.

Aslında bu sonuçlar yarışın nasıl devam edeceğini de aşağı yukarı gösteriyor gibiydi, tek bilinmeyen olarak arka kanat kuralının nasıl çalışacağı kalıyordu. Ancak sıralamalardan sonra Vettel’in basın toplantısında ‘KERS kullanmadık, gerek duymadık’ açıklaması şok etkisi yarattı padokta. Acaba KERS otomobilin ağırlık dengesini mi bozuyordu, KERS’siz bir otomobil daha dengeli olabilir miydi? Fazlasıyla komplike olan sistem beklenildiği gibi verimli değil miydi? Hamilton’ın basın toplantısından sonraki ‘KERS kullanmadıklarını söylüyorlar, bu farkın 1.3 sn olması anlamına gelir, ki bu da normal değil’ açıklamasıysa sır perdesini biraz daha artırıyordu. Ardından Red Bull’un sadece sıralamalarda kullanılacak, daha küçük, daha hafif bir KERS geliştrdiği haberi yayıldı. Tüm bunlar bilinmezlik oranını artırıyor, yarışı daha keyifli hala getiriyordu.

Yarış

Gridin kirli tarafından kalkanlar biraz da KERS’lerinin yardımıyla çok da sıra kaybetmediler startta. Alonso ilk viraja Button’ın yanında girerken, yolun dışına taştı ve bundan sonra yarışı sadece pozisyonunu geri kazanma amacına döndü. Button ise bu savunmasından sonra içten atak yapan Massa’ya geçilmekten kurtulamadı. Bu İngiliz’in yarışı için büyük sıkıntı anlamına gelecekti. Petrov startın kazananlarından biri olarak dikkat çekti, geride kalan Alonso’yu ve Button’ı geçerek ilk turu Webber’in arkasında dördüncü olarak tamamladı.

Button ilk üç tur fazla denemedi geçmeyi ama DRS sistemini kullanmaya başladıktan sonra Ferrari’yi iyice sıkıştırmaya başladı. İlk birkaç denemesinde başarısız olan Button, giderek vakit kaybediyordu bu esnada. Bu arada sekizinci sırada önce Kobayashi sonra da Rosberg’i kolayca alt eden Alonso Button’a yaklaşmaya başladı. Arkasındaki Alonso’nun baskısını iyiden iyiye hisseden Button 12. turda atak yapmaya kalktı ve dışarıdan denedi bu defa, ancak Massa çizgisindeydi ve Button virajı kaçırıp kendine avantaj sağlayarak Massa’nın önüne geçti. Bu pitten geçme cezası alacağı anlamına geliyordu. Alonso’da bir tur sonra Massa’yı geride bıraktı ve böylece iki sıra birden kazanmış oldu. Button’ınsa neden Massa’ya yer vermediğini anlamak kolaydı; Massa’ya pozisyonunu vermesi Alonso’yo da geçilmesi anlamına geliyordu. Ancak bu yaklaşık 17 sn süren cezasından çok daha mantıklı olacaktı.

İlk pitler ne zaman yapılacak diye düşünülürken ön sıraları ilgilendiren ilk pit 11. turda Webber’den geldi. Bu beklenenden daha önce yapılmıştı ama Avustralya’lının yumuşak lastikleri hızlı bir şekilde erimişti. Yapacağı bir şey yoktu, pite girdi yine yumuşak lastikleri taktı. Çıkıştaysa 9. sıradaydı.

Bir tur sonra Alonso pite yöneldi, stratejisi aynıydı. En azından şimdilik. Yumuşak lastikleri taktı, çıkışta 13. sıradaydı. 13. turdaysa Massa pite girdi ve o da yumuşak lastikleri seçti.

Bu turda Hamilton lider Vettel’den 1.2 saniye hızlı bir derece elde etti. Red Bull’un lastikleri bitmişti, bir an önce pite girmeliydi. Red Bull pit duvarı durumun farkındaydı ve anında pite çağırdılar. Vettel oldukça hızlı bir pitle (22.603 sn) yarışa yöneldiğinde Button’ın ardında dördüncü sıradaydı. Her iki pilotta yumuşak lastiklere sahipti ama Red Bull’unkiler yepyeniydi. Vettel çok vakit kaybetmedi, otomobili çok iyidi, lastikleri yeniydi. Dışarıdan yaptığı atakla McLaren’i geride bıraktı. Bu bir anlamda mesajdı McLaren’a: ‘Aynı kulvarda değiliz, dışarıdan bile geçiyoruz sizi.’

Zaten Button’da iki tur sonra pitten geçme cezasını çekecekti. Bu arada Hamilton ise kalabildiği kadar pistte kalmış ve Vettel’den iki tur sonra (16. tur) pite girmişti. Pit süresi 23.227 sn’ydi, yani Vettel’den 0.6 sn yavaştı.

Yumuşak lastiklerle devam etti, bu doğru karardı çünkü Red Bull’lara daha çok vakit kaybedemezdi, çıkışta Button’ın önündeydi ikinci sıradaydı. 18. tura gelindiğinde Vettel’le arasında 6 saniye fark vardı, arkasındaki Webber ise 15 saniye gerideydi.

Vitaly Petrov ise yarışı bu bölümünde çok sürpriz şeyler yapmadı. Temiz ve hatasız sürüyordu, otomobili iyiydi, zaman zaman McLaren’ların tur derecelerine yaklaşabildiğini gözledik. 16. turda pite girdiğinde 24.535 sn kaldı. Çıkışta yine dördüncü sırada Webber’in arkasındaydı. Üstelik lastikleri ısındığı zaman Red Bull’a göre daha hızlı olduğunu gördü. Bunu korumaya başladı, fark kapanıyordu.

19. turda Button bu defa lastiklerini değiştirmek için pite yöneldi. Kendisi yumuşak lastik kullanıcıları arasında son pite girendi.

İkinci pitler

26. tura gelindiğinde Webber bir kez daha pite yöneldi çünkü artık iyice yavaşlamıştı, Petrov hemen arkasında daha hızlıydı ve birkaç tur içinde zorlayacaktı geçiş için. Webber’in yumuşak lastikleri bu defa 16 tur dayanmıştı. Sertlerti taktı, çıkışta Alonso’nun arkasında 6. sıradaydı ve bir tur sonra (27.tur) Ferrari’nin pite girmesiyle beşinciliğe çıktı. Alonso’nun ikinci piti Webber’e göre yavaştı: 22.520’ye karşı 24.733 sn.

Ancak Alonso yumuşak lastiklerini takmış ve otomobili bunları iyi çalıştırmaya başlamıştı. Tabii bu bir kez daha pite gireceği anlamına geliyordu. 29.turda en hızlı turu elde etti: 1:30.097, bir sonraki tur bunu tekrarladı: 1:30.081. Webber’le aralarında sadece 1.8 saniye kalmıştı.

Bu esnada Renault pilotu Petrov, Alonso’nun 21 saniye önünde üçüncü sıradaydı. Ancak 35. turda aralarındaki fark Alonso lehine tur başına 1.7 saniye kapanıyordu. Yani Renault’nun yumuşak lastikleri 19. turundaydı ve artık performansı düşmüştü, Fernando bunun farkındaydı, hızlanması gerekiyordu ki Renault pite girdi. 25.683 sn kaldı, sert lastiklere geçti. Aynı turda (36.tur) Vettel ile Hamilton’da pite girdiler. İkinci pitlerde Hamilton, Vettel’e göre neredeyse 1 sn hızlıydı.

Bu pitlerden hemen önce Hamilton’ın ilk virajda yolun dışın taşması, otomobilinin splitter’ını kırmasına neden oldu ve böylece Vettel ile arasındaki farkı kapatması hayalden öteye gidecemeyecekti.

Alonso Renault’yu şimdilik geçmişti ama Ferrari yumuşak lastikleriyle yarışıyordu, yani sertleri takmak için bir kez daha pite girecekti. Bir pit yaklaşık 24-25 saniye sürdüğü ve aralarında 12 saniye olduğu için, Alonso’nun tahmini pit stop turu için önünde 5 tur vardı ve bu kısa zamanda Petrov’a 12 saniye fark açması gerekiyordu. Ancak önünde Webber vardı ve farkları 0.7 saniyeydi, yani Ferrari’nin önü bu farkı açacak gibi boş değildi.

Üstüne üstlük Petrov pitten sonraki turunda Alonso’dan 0.5 saniye hızlıydı. Yapacak bir şey kalmamıştı Alonso için. Pite girecek, çıkışta neler olduğuna bakacaktı.

Webber 41, Alonso 42. turlarda pite girdiler ve Red Bull’un 2.1 saniye yavaş piti Webber’in pozisyonunu kaptırması anlamına geliyordu. Alonso böylelikle dördüncülüğe çıkmıştı ve 44. turda en hızlı tur zamanını yaptı. Ancak Webber’in yarış sonundaki bölüme bir set yumuşak lastik bırakması, Alonso’yu önünde sertlerle dezavantajlı olması anlamına geliyordu. Böyle olsa da beklenen olmadı ve Webber atak yapamadı, bırakın atak yapmayı hiçbir zaman Ferrari’yi zorlayamadı bile, ilginç.

48. turda Petrov- Alonso farkı 7.8 saniyeydi ve Ferrari bir kez daha en hızlı turu yaptı. 49. turda fark 6.2 sn, 50’de 5.7, 51’de 4.6, 52’de 4.1, 53’teyse 2.9 saniyeye indi. Ama bu şekilde sona erdi yarış, daha fazla tur olsaydı Alonso geçermiydi bilinmez ama bu çekişme izleyenlere zevkli anlar yaşattı.

Finiş

 

Bitmişti, yapacak bir şey kalmamıştı. Rus pilot kariyerinin ilk podyumunu kutlamaya hazırlanırken, Alonso bir kez daha Renault’nun arkasında kalmıştı ve bu durum kendisine Abu Dabi’yi hatırlatmıştı. Tabii buradaki hayal kırıklığı daha azdı, çünkü elinden kaçan bir podyum olmuştu, şampiyonluk değil. Webber’de Abu Dabi’deki gibi Alonso’nun arkasında kalmıştı.

Aynı şekilde Hamilton, Vettel’e yetişememiş, Massa oldukça geride kalmıştı. Kısacası Avustralya 2011, değişen kurallara, lastiklere rağmen Abu Dabi 2010’un bir kopyası gibiydi.

Dikkat çekenler

Tüm bunların dışında dikkat çeken bazı isimler ve olaylar da yok değildi yarışta. Mesela Sergio Perez; sıralamalarda takım arkadaşı Kobayashi’nin gerisinde kalsa da yarışı önde bitirdi. Üstelik pite girdikten sonra yumuşak lastikleriyle 25 tur atmıştı. 45. turda en hızlı tura imza atmasıysa lastiklerini ne kadar iyi kullandığını gösteriyordu. Her ne kadar yarış sonrasında iki Sauber’in puanları silindiyse de Sergio, Kamui’ye iyi bir mesaj vermişti.

Di Resta’da iyi bir iş çıkarttı denilebilir. Sıralamalarda Sutil’in spin atmasıyla önde yer aldı ve onuncu olarak ilk yarışında puan alan 70. çaylak pilot oldu. Sakindi, çok göze çarpmadı, hata yapmadı ama yarış üzerinde hem Buemi hem de Sutil’e geçilmesi gözlerden kaçmadı.

DRS sistemi belki geçiş sayısına doğrudan etki etmedi denilebilir ama arkadaki otomobilin öndekine bariz bir şekilde yaklaşması bile izleyicileri heyecanlandırmak için yeterliydi. Button’ın uzun bir süre Massa’yı geçememesi, sistemin eşit güçlerdeki otomobillerde pek işe yaramadığını gösterse de yine de keyifli bir mücadele gördük.

Pirelli’lerse beklendiği gibi çabuk aşınma göstermedi ama aşındığı zaman optimum performansa göre yaklaşık 1.5- 2 sn yavaştı. Yarışın süresi geçen yıla göre 3 dakika kısaydı, ki bu yarış temposunun arttığını gösteriyor. Pol pozisyonu turu da geçen yıla göre 0.4 sn hızlıydı. Perez’in tek pitstop stratejisiyle yarışı tamamlaması işleri daha da karıştırdı. İlk üçteki pilotlar 2, dördüncü olan Alonso ise 3 kez pite girdi.

Leave a comment