www.turkiyef1.com- Nisan 2011- Red Bull yenildi… Peki nasıl?


Geçen haftaki Malezya’dan sonra yazdığım yazımda, Red Bull’un yenilmez olmadığının altını çizmiş, ancak bunun için sıralama turlarının hayati derecede önem taşıdığını vurgulamıştım. Çünkü sıralamalarda kullanılan lastikler direkt olarak yarıştaki performansınızı etkiliyor ve RB7’nin en büyük avantajı hem hızlı hem de lastiklerini iyi kullanan bir otomobil olması.

Çin’de de buna benzer bir strateji uygulayan Hamilton, sezonun ilk galibiyetini ele geçirdi. Peki bunu nasıl başardı, kendisinden çok daha hızlı olan Red Bull’u nasıl yendi?

Bunun anahtarlarından biri Hamilton’ın daha sıralama turlarında Q3’te sadece bir opsiyon (yumuşak hamur) lastiği kullanmasıydı. Takım arkadaşı Button ve pol pozisyonunu kazanan Vettel ise ikişer set opsiyon kullanmışlardı. Bunun anlamı yarış için Lewis’in elinde iki set hiç kullanılmamış, bir setse az kullanışmış opsiyon lastiği kalmış olmasıydı.

Tabii iki pit stop stratejisi benimseyen McLaren için bunu pek bir önemi kalmasa da startta Vettel’i geride bırakan Hamilton anında üç pist stratejisine döndü. Böylece yarışın tüm anlarında hızlı olmayı tercih etmiş, pol’den kalkan Vettel’in yavaşlayan otomobiline atak yapma şansı yakalamıştı.

Peki karşı cephede neler oluyordu bu arada? Vettel, sıralamalarda 0.7 saniye farkla polü kazandı ve yarışta beklendiği gibi iki pit stop stratejisini uygun gördü. Ancak ilk pitine, iki stopla yarışan biri için oldukça erken olan 14. turda girmek zorunda kaldı. Bu ilk pitine erken girme durumu, ikinci pitinin 31. turda gerçekleşmesi ve yarışın üçüncü bölümünde prime lastikleriyle 25 tur gibi oldukça uzun bir seans çıkartması anlamına geliyordu. Bu, lastiklerine iyi bakan RB7’nin bile üstesinden gelemeyceği bir durumdu ve Hamilton Vettel’i kolaylıkla geride bıraktı. Kısacası Red Bull bu yarışta Vettel için yanlış stratejiyi seçmişti. Peki iki değilde üç pitle yarışsa yarışı kazanır mıydı? Muhtemelen, rahat bir şekilde.

Bunu söylememin nedeni üç pitle yarışan takım arkadaşı Webber’in performansı. Hamilton gibi o da sıralamalarda çok az lastik kullandı, Q1’de elendiği için sadece bir set prime kullanabilmişti ve yarışta 3 set opsiyon lastiği vardı, hem de ‘sıfır kilometre’. Dolayısıyla 10. turdaki ilk pitiyle prime lastiklerinden kurtuldu ve kurtulur kurtulmaz uçuşa geçti. Pistin hemen hemen her bölümünde, her yerinde, her otomobili geçti Webber: Mercedes, Sauber, Williams, Ferrari, McLaren…

Kimse yumuşak lastikli RB7’nin mantık dışı performansı karşısında dayanamadı ve Webber’in elde ettiği en hızlı tur zamanı olan 1:38.993, yarışı kazanan Hamilton’un McLaren’in en hızlı turundan (1:40.415 ile aynı zamanda yarışın ikinci en hızlı turu) 1.4 saniye hızlıydı. Üstelik aynı stratejiyle yarışmışlardı… Hmm, bu birşeyleri işaret ediyor sanırım…

McLaren’in buradaki en önemli noktayı gözden kaçırmaması gerek: Evet yarışı kazandılar ama bunu otomobillerinin hızındansa, daha çok Vettel’in yanlış stratejisi nedeniyle elde ettiler. Bu tabii Hamilton’ın galibiyetinin değersiz olduğu alamına gelmesin sakın. McLaren pilotu trafikle çok iyi başa çıktı, kendi yolunu çok iyi çizdi ve Vettel sorun yaşadığında orada olmasaydı bu galibiyeti kazanamazdı. Sadece madalyonunu bir de diğer yüzü var demeye çalışıyorum…

Tam anlamıyla bir kıyaslama için aynı stratejiyle yarışan diğer otomobile göz atmaları gerekiyor, yani Webber’e. Burada yarış içinde en hızlı turlarda 1.4 saniye fark olduğunu görüyoruz ki bu çok ama çok önemli bir fark. Eğer Webber bu stratejiyle yarışa ilk onun içinden kalksa kesinlikle yarışı kazanabilirdi (tabii kullanılmış bir ya da iki set opsiyon lastikleriyle bu kadar fark atar mıydı orasını bilemeyiz), ki finişte McLaren’in sadece 7.5, takım arkadaşınınsa 2.4 saniye gerisindeydi. İnanılmaz bir performanstı. Bu performansın altında yatan mesaj McLaren’da gerekli yerler gitmiştir diye düşünüyorum.

Yine de bu çok önemli bir galibiyetti McLaren ve Hamilton için çünkü göz dağı verdiler Red Bull’a ve o kadar da kolay lokma olmadıklarını gösterdiler. Ayrıca starttan hemen önce Hamilton’ın otomobilindeki yakıt sorununu göz önünde bulundurduğumuzda mükemmel iş çıkartan ve pit alanının kapanmasına sadece 30 saniye kala otomobili yetiştiren mekanikerlere de verilmiş iyi bir hediye oldu. Onlar olmasa Hamilton yarışa pit alanından başlayacaktı…

Sıralama turlarında her zaman tek opsiyon lastiği kullanarak üçüncü olamazsınız. Bu muhteşem bir performanstı ama her zaman tutmayacak bir kumardı bana kalırsa. İstanbul’da farklı şeyler göreceğimize inanıyorum, burada Ferrari ve Mercedes’te (Çin’de Ferrari’leri geçtiler) potada olacak.

Son İstanbul GP’si muhteşem bir yarışa gebe. Bir daha bunu göremeyeceğimizi düşünerek herkesi oraya bekliyorum. Bu şovu kaçırmayın, sonra çok pişman olursunuz…

About autochronicles

Otomobilleri ve müzik yapmayı bu dünyadaki varolma nedenlerim olarak gösterebilirim. Hayatımda okuyan değil yazan olmanın, dinleyen değil çalan biri olmanın peşindeyim. Burası bir günlük. Otomobille yaşayan birinin, otomobille yaşadıklarını gün be gün anlattığı bir yer. Günlük olduğu kadar benim yazılarımın da bir arşivi niteliğinde. Otomobiller daima beni hayata bağladı, hayatıma anlam kattı... Bu sevgiden öte, bir tutku, bir yaşam tarzı... Bu yüzden günlük olarak yazılmayı hak ediyorlar...
This entry was posted in F1, www.turkiyef1.com. Bookmark the permalink.

Leave a comment