Apeks noktası ‘evo’ dergisi- Mart 2011


Bir makineye duygularınızla bağlı olabilir misiniz yoksa duygular sadece canlı varlıklar için mi geçerlidir? Sanırım hissedebiliriz; buna ister bağlılık, ister hayranlık, ister sevgi, ister takıntı deyin… Otomobiller duyularımıza, bunun da ötesinde duygularımıza, kalplerimize hitap eden araçlar.

Sessiz bir süper spor olsa onu alır mısınız? Ya da yavaş giden? Bir Ferrari düşünün ki 0’dan 100 km/s’ye 10 saniyede çıkıyor. Hayır, teşekkürler. Onun bu olayı bağırarak, haykırarak, patlamalarla yol alarak ‘hey ben buradayım, bana bakın, hepiniz!’ şeklinde bir görsel, işitsel seromoniye dönüştürmesi gerekli. Etkileyici olmalı, rahatsız etmeli, gösteriş yapmalı, tutkularınızı harekete geçirmeli, sizinle duygusal bir bağ kurmalı. En azından bir şeyler düşündürebilmeli, bazı duygularınızı harekete geçirmeli. Kıskançlık, çekememezlik, hırs…

Bu ay dergimizin sayfalarında hakkında haber yaptığımız Pagani Zonda R da bizler, otomobilciler hakkında bazı şeyler düşündürdü bana. Acaba neden bu kadar duygu yüklüyoruz otomobillere, neden mantığımızın önüne geçiyor hissettiklerimiz?

Nereden bu düşüncelere geldiğimi sorarsanız herşeyden önce şunu söylemem gerekiyor: Zonda R ne pistte ne de yolda kullanabildiğiniz bir otomobil. Yani pist yarışları için homologe değil, yol kullanımına ise izini yok, kısacası mantıksız bir otomobil. Sadece dergimizdeki gibi özel pist organizasyonlarında yer alabiliyor ve yalnızca 15 adet üretildi. Yine de şimdiden 13 tanesinin satılmış olması birşeylerin kanıtlıyor gibi…

Sorunun cevabına gelecek olursam: Mantıklı düşününce hiçbir yerde kullanılamacayak bir otomobili kim, neden üretmek istesin, onun da ötesinde kim neden satın alsın? Üstelik milyon Euro’lar vererek…

Sanırım burada bazı ‘duygusal’ nedenler devreye giriyor. Zonda R’ın sadece bir şeye- hızlı olmaya- odaklanması, sadece bunun için çeşitli kuralları, hükümetleri, yakıt tüketimini, emisyonları hiçe sayması bile o otomobil üzerinde saygı uyandırıyor. Belki onun gibi olmak istiyoruz, onun gibi hem özgür hem de sadece belirli günleri yaşayacak kadar ‘sınırlı bir özgürlüğün’ tadını çıkarmak. Belki ait olduğumuz kişi için o kadar özel hissetmek istiyoruz kendimizi. ‘O benim için çok özel, sadece belirli zamanlarda kullanabiliyorum’ düşüncelerini yaşamak istiyoruz. Belki de tamamen onun gibi yaşamak istiyoruz…

Hayatımızı idare ettirebilmek için istediklerimizden uzak duruyoruz demeye çalışıyorum. Kaçınız istediğini işi yaparak hayatını kazanıyor? Elbette vardır bunu yapan şanslı kişiler ama çok az. Sabah kalkıp ‘aman bugün de işe gideceğim’ demeyeniniz var mı? Ya da Pazartesi sendromu yaşamayan? Sistem ve düzen bizi baskı altına sokuyor, istediğimiz gibi yaşamamızı engelliyor ve bizler de bunun gibi kaçamaklar arıyoruz, onlara ulaştığımızda, onlara ayak uydurduğumuzda onlar gibi yaşadığımızı düşünmek istiyoruz, eğer ‘onlar’ otomobillerse.

Bu yüzden otomobillerimiz kişiliğimizi yansıtır, nasıl bir insan olduğunuzu açığa çıkartır. Ne kadar önemli biri olursanız olun otomobil seven biriyseniz çok sevdiğiniz bir modelin karşısında içinizdeki çocuğun dışarı çıkmaması olanaksızdır. Onu o yüzden seviyorsunuzdur ya da çok sevdiğiniz için o hisleri beliyorsunuzdur. Bu ilginç bir ikilem aslında…

Pagani Zonda R ve onun gibi otomobiller (Ferrari FXX) bu duyguların somut hale gelmiş örnekleridir. Yaşamak istediğimiz hayatın, hayallerimizin gerçeği dönüşmüş halleri.

Başına buyrukluk, sorumsuzluk, istediğimiz gibi yaşamak, baskıları hiçe saymak, rakiplerini ezip geçmek, karşınızdakiler üzerinde söz sahibi olabilmek, kendini özel hissetmek ve hissettirmek… Bunlar hepimizin istediği, arzuladığı duygular.

Otomobiller bir anlamda bu hisleri barındırıyor çünkü onları da ortaya çıkartan bizleriz, yani insanlar. Hissediyoruz, düşünüyoruz ve onları farklı şekilde yorumluyoruz. Bu bazen otomobil, bazen heykel, bazen resim olabiliyor…

Benden size tavsiye, otomobillere otomobil deyip geçmeyin. Onları düşünün, hissedin, anlamaya çalışın. Çünkü onlar bizi bizden daha iyi anlıyor, isteklerimize göre şekilleniyorlar.

Belki hayatınız boyunca bir Zonda R göremeyeceksiniz ama zaten hepimizin düşlerinde o erişilmez düşünceler yok mu? Bunun peşinden koşmalı ve o yoldan sapmamalıyız, hayat bizi değil biz hayatı yönlendirmeliyiz tıpkı Zonda R’ın yaptığı gibi.

Bu yüzden çok seviyorum Zonda R’ı. En hızlı ve en mantıksız olduğu için, duygu ve düşüncelerime ön ayak olduğu için… Bence hepimizin içinde biraz Zonda R var. Hepimiz Zonda R’ız…

About autochronicles

Otomobilleri ve müzik yapmayı bu dünyadaki varolma nedenlerim olarak gösterebilirim. Hayatımda okuyan değil yazan olmanın, dinleyen değil çalan biri olmanın peşindeyim. Burası bir günlük. Otomobille yaşayan birinin, otomobille yaşadıklarını gün be gün anlattığı bir yer. Günlük olduğu kadar benim yazılarımın da bir arşivi niteliğinde. Otomobiller daima beni hayata bağladı, hayatıma anlam kattı... Bu sevgiden öte, bir tutku, bir yaşam tarzı... Bu yüzden günlük olarak yazılmayı hak ediyorlar...
This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a comment